Bir perde gibi

For a long time, I went to bed early.  Sometimes, my candle scarcely out, my eyes would close so quickly that I did not have time to say to myself: “I’m falling asleep.”  And, half an hour later, the thought that it was time to try to sleep would wake me; I wanted to put down the book I thought I still had in my hands and blow out my light; I had not ceased while sleeping to form reflections on what I had just read, but these reflections had taken a rather peculiar turn; it seemed to me that I myself was what the book was talking about: a church, a quartet, the rivalry between François I and Charles V.  This belief lived on for a few seconds after my waking; it did not shock my reason but lay heavy like scales on my eyes and kept them from realizing that the candlestick was no longer lit.

Marcel Proust, Swann’s Way (English translation: Lydia Davis), 3

Uzun zaman, geceleri erkenden yattım. Bazen, daha mumu söndürür söndürmez, gözlerim o kadar çabuk kapanıverirdi ki, “uykuya dalıyorum” diye düşünmeye zaman bulamazdım. Aradan yarım saat geçtikten sonra da, artık uykuya geçme vakti geldiği düşüncesiyle uyanırdım; hâlâ elimde zannettiğim kitabı bırakıp ışığımı söndürmek isterdim; az önce okuduklarım hakkında fikir yürütmeye, uyurken de devam ederdim, ama fikirlerim biraz farklı bir seyir izlerdi; kitapta sözü edilen şey, benmişim gibi gelirdi bana; bu bir kilise de olabilirdi, bir dörtlü de, I. François’yla Şarlken arasındaki rekabet de. Bu sanı, uyanışımdan sonraki birkaç saniye boyunca da varlığını sürdürürdü; mantığıma aykırı düşmez, ama gözlerime çekilmiş bir perde gibi, mumun artık yanmadığını fark etmemi engellerdi.

Marcel Proust, Swann’ların Tarafı (Çeviren: Roza Hakmen)

Paintings by Philipe Mercier and John Singer Sargent

Leave a Reply

%d bloggers like this: