If you do not know much about them, Illitan and Besź sound very different. They are written, of course, in distinct alphabets. Besź is in Besź: thirty-four letters, let to right, all sounds rendered clear and phonetic, consonants, vowels and Demi-vowels decorated with diacritics — it looks, one often hears, like Cyrillic (though that is a comparison likely to annoy a citizen of Besźel, true or not). Illitan uses Roman script. That is recent.
Bu dilleri bilmeyen biri için, İllitanca ve Beszce çok farklı gelir. Alfabeleri farklıdır. Beszcede yirmi dört harf vardır, soldan sağa yazılır. Sesler net ve açık telaffuz edilir; ünlü, ünsüz ve yarı-ünlü harflerin üzerinde aksanlar vardır. Kiril alfabesini andırır. (Aslında bu benzetme Beszellileri kızdırır.) İllitanca ise Roman alfabesiyle yazılır. Daha yeni bir dildir.

Read the travelogues of the last-but-one century and those older, and the strange and beautiful right-to-left Illitan calligraphy — and its jarring phonetics — is constantly remarked on. At some point everyone has heard Sterne, from his travelogue: “In the Land of Alphabets Arabic caught Dame Sanskrit’s eye (drunk he was despite Muhamed’s injunctions, else her age would have dissuaded). Nine months later a disowned child was put out. The feral babe is Illitan, Hermes-Aphrodite not without beauty. He has something of both his parents in his form, but the voice of those who raised him — the birds.”

Son yüzyılda ve öncesinde yazılmış seyahatnameleri okuduğunuzda, sağdan sola yazılan o güzel İllitanca kaligrafisi ve uyumsuz ses düzeniyle karşılaşırsınız. Hemen hemen herkes, Sterne’in seyahatnamesini okumuştur: “Alfabeler diyarında, Arapça, Dame Sanskrit’in dikkatini çekti. (Muhammed’in kesin emirlerine rağmen sarhoş olmuştu ya da yaşından ötürü kandırılmıştı.) Dokuz ay sonra gayrimeşru bir çocuk doğdu. Bu çocuğun adı İllitan oldu. Güzel bir hermafroditti. Annesiyle babasına çok benziyordu, ama sesi onu büyüten kuşlarınkine benzedi.”

The script was lost in 1923, overnight, a culmination of Ya Ilsa’s reforms: it was Atatürk who imitated him, not, as is usually claimed, the other way around. Even in Ul Qoma, no one can read Illitan script now but archivists and activists.
Bu metin 1923 yılında, Ya Ilsa’nın devrimleri sırasında, bir gece kaybolmuştu: Sanıldığının aksine, Atatürk onu örnek almıştı. Ul Qoma da bile bu İllitanca metinleri kütüphanecilerden ve aktivistlerden başka kimse okuyamazdı.

Excerpted from: The City & The City by China Miéville
Çeviren: Mehtap Gün Ayral